Topuklu Ayakkabı Modelleri

BİR DAHA GİYER MİYİZ O TOPUKLULARI?

Spor ayakkabıların ilk buluşmadan, iş görüşmesine sızdığı günleri hatırlayın. Bu devrim niteliğindeki hareket şimdi topuklular için geçerli. Ve topuklu derken gerçekten yüksek olanlarından bahsediyoruz. Çok çok – -yüksek olanlarından. Peki ama buna hazır mısınız?

Müjde! Lady Gaga’nın boyunu bile standart bir model boyuna ulaştıracak kadar yüksek topuklular hayatımıza yeniden giriyor. Bu ha-ı beri müjde mi yoksa felaket olarak mı değerlendirirsiniz, bilemiyorum fakat beyaz Stan Smith’lerin Louboutin’lerle modasal anlamda eş değer sayıldığı dönemden sonra benim için felaket haberi bu! Elinizde tuttuğunuz eylül sayısı için toplantı yaparken, topukluların dönüşünden bahsettiğimde derginin kadınlarının çoğundan yükselen ses şöyle oldu: Bir daha giyer miyiz o topukluları!

2000’lerin ilk on yılını neredeyse eşofman pantolonların altına bile topuklu giyerek geçiren jenerasyonuz ne de olsa! Çoğumuzun stil ikonu Carrie Bradshaw’du yıllarca. Manhat-tan’daki evinin kirasını ödemektense bir çift Manolo Blahnik’e sahip olmayı tercih eden, ayakkabılarının içinde yaşamayı sorun etmeyen kadın. Sonra birden sahne değişti, 2000’lerin ikinci onluğunda Isabel Marant sayesinde önce spor ayakkabı fikrine ısındık; spor ayakkabı gibi görünen ama yüksek topuklu Bob-by’lerini hatırlayın. Alışma döneminin ardından dümdüz spor ayakkabılar ilk buluşmadan iş görüşmesine kadar önem verdiğimiz her okazyonda çekinmeden giydiğimiz bir moda parçasına dönüştü. Manolo’ların yerini Adidas Stan Smith’ler aldı. Über topuklular döneminde 1.80’i bulan boylarımızda aniden ciddi düşüş yaşandı. Bu tersine ivme borsa dünyasında yaşansa yer yerinden oynardı fakat biz kadınlar olayı metanetle ele aldık ve yine en iyi işi çıkardık. En azından anatomik ağrılarımız biraz dindi.

Özgüven, şıklık, feminenlik gibi nitelemelerin yüksek topuklarla birlikte anılmasından son yıllarda sanki vazgeçilmişti. Özgüvenin boyumuzun santim sayısıyla ilgili olmadığını en sonunda idrak ettik (mi?). Seksiliğin sadece görüntüyle elde edilebildiği algısına itirazımız vardı. Seksilik ya da çekiciliğin zeka, olgunluk, espri anlayışı gibi farklı dinamiklerin karması olduğunu biliyorduk; yüksek topuklulara değil. Peki ama savunduğumuz tüm bu algoritmalardan şimdi vaz mı geçeceğiz?

Hiç sanmıyorum! Yine de biraz eğlenmeye sırt çevir-memeliyiz diye düşünüyorum. 1950’lerde Audrey Hep-burn, giydiği babet’lerle düz ayakkabıların da feminen görünebileceğini tüm dünyaya ilan etti. 60’larda onu Brigitte Bardot ve Roger Vivier babet’leriyle Jean Seberg takip etti. 70’lere geldiğimizde bu sezon da küllerinden yeniden doğan kaba, platform, “chunky” topuklular sahneye çıktı. Moda tarihinin sürekli gelgit yaşadığı bu ilişki yeni sezonu da ele geçirmiş durumda.

YÜKSEK, DAHA DA YÜKSEK

Şimdi usulca Birkenstock’larınızı, balkon terliklerinizi bir kenara bırakın. Çünkü modanın minimalist ve normcore görünümleri tarihin tozlu sayfalarına gömülmek üzere. Dolayısıyla spor ayakkabı devrimi de!-17 sonbahar-kışı ve sonraki sezonlarda maksimalizm akımı, yani “çok her zaman daha iyidir” felsefesi hakimiyetini ilan edecek. Tabii giydiğimiz ayakkabı modelleri de bu doğrultuda değişecek ve über yüksek topuklular yükselecek. Bana inanmıyorsanız sizi hemen Gucci’nin 70’ler esintili modellerine,

Miu Miu’nun gökdelen yüksekliğindeki stiletto’larma,

Marc Jacobs ve Mary Katrantzou’nun chunky platformlarına göz atmaya davet ediyorum. Ya da isterseniz Maison Margiela ve Balenciaga’daki David Bowie etkisini görebilirsiniz. Birçok kadının topuklularla aşk-nefret ilişkisi yaşadığını biliyorum. Ve bu tehlikeli ruh halinden doğan saplantıyı da… Çünkü yüksek topuklular öyledir, bir kere takıntı yaptığınız zaman bir daha vazgeçemezsiniz. Bir dönem öyle yüksek topuklular sayesinde bulutların üstünde yürüyorduk.

Sonra çok gerçekçi olduk, ayaklarımız yere basmaya başladı. Peki ama bundan sıkılmadınız mı? Kim yükseklerde dolaşmak istemez ki?