Carla Bruni

Modellik yapmaktan (hala) büyük keyif alıyor, müziğe tutkun ancak kalbi kocası ve çocuklarına ait. Auteuil’deki evinde bizi duygu yüklü bir kadın karşılıyor.

Pamuklu poplin gömlek, AZZEDINE ALAIA. “Bvlgari Bvlgari”pembe altın ve pırlanta kolye, “Divas’Dream” pembe altın pırlantalı bilezik, ikisi de BVLGARI. Yüzük, kendisine ait.

“Aşkın ilk zamanları en keyifli dönemdir.

Aşk devam edi yorsa, bu gerçekleşen bir mucizedir!”‘

Auteuil’deki bu güzel evde havada mutluluk kokusu var. Carla Bruni’nin gözlerinden okunan, sakinlik, aynı zamanda neşe… Küçük kızı mutfakta oynuyor, birazdan oğlu okuldan dönecek, köpek havlıyor… Yılların değiştirmediği kendine güvenli duruşu, bitmeyecekmiş gibi görünen uzun bacakları, meleği andıran yüzü, özel şıklık çabasından uzak “cool” kıyafetleri. Evin duvarları sevdiklerinin fotoğraflarıyla kaplı. Carla Bruni bizi genç odasını andıran stüdyosunda karşılıyor. Konuşmaya, hayatla yüzleşmiş bir kadının deneyimiyle önce, parmak uçlarında yürür gibi ihtiyatla başlıyor. Sonra kendini sohbetin akışına bırakıyor. Soruları espriyle, ince dokundurmalarla cevaplıyor. Bize aşktan bahsedin Carla Bruni…

3K: Röportaj vermeyi sever misiniz?

CARLA BRUNI: Sohbet etmeyi severim. Ancak kayıt cihazı çalışmaya başladığı anda başka birine dönüşüyorum. Gerçekte olabileceğim Ms. Hyde’ı unutun, ben şu anda nazik şehir doktoru Jekyll’ım.

3K: Yani rol mü yapıyorsunuz?

C.B.: Hayır, kendimi ortaya koyuyorum ama yine de dikkatliyim. Eşim (Nicolas Sarkozy) cumhurbaşkanıyken bazıları beni fazla kibarlıkla, kendimi tutmakla suçladılar. Ne yapmamı bekliyorlardı? Kaba görünme pahasına espri yapmamı mı? Tüm ülkeyi utandırmamı mı? Bugün artık hiçbir şey diyememekten üzüntü duyuyorum. Her şey incelenip çarpıtılıyor ve bu hiç komik değil. Bazen Borat veya Monty Python tarzı korkunç bir röportaj vermenin hayalini kuruyorum. Ama bu, sosyal medya sebebiyle çok tehlikeli. Tasasızlık artık mümkün değil, yerini çok sıkıcı talepler aldı. Karl Lagerfeld ol(a)mayacağım kesin.

“AŞK DEVAM EDİYORSA”

3K: Aşktan konuşalım, ne zamandır evlisiniz?

C.B.: Neredeyse dokuz yıl oldu. Zamanın bu kadar çabuk geçtiğine inanabiliyor musunuz? Aşkın ilk zamanları en keyifli dönemdir. Aşk geçen yıllara rağmen devam ediyorsa bu mucizenin gerçekleşmesidir. Şimdilerde bunu keşfediyorum.

3K: Peki aşkı devam ettirmek için neler yapmak gerekiyor?

C.B.: Aslında tam olarak bilemiyorum, bu konuda uzman değilim. Ancak hayatta aşka, sevgiye, arkadaşlığa, genel olarak bağlılığa öncelik verilmesi gerektiğine inanıyorum. Belki böyle yaparsak daha az pişmanlık duyarak ölebiliriz. Kısa süre önce insan ırkı üzerine kapsamlı bir çalışma, şahane bir anket okudum. 724 kişi üzerinde yapılan, 1937’de başlayıp günümüze kadar süren, Harvard’lı profesörler tarafından yönetilen bir araştırma. Çalışma Harvard’a yeni giren bir grup genç ve çok fakir diğer bir grup genç arasında yapılmış. Anketi yapanlar bu insanların eşlerini, doktorlarını, iş arkadaşlarını sorgulamış; iş hayatlarını, tıbbi test ve taramalarını, yani genel olarak hayatlarını gözlemlemiş.

Bunlardan 60 kadarı hala hayatta. Kim bunlar? Niye daha uzun yaşamışlar? Bunlar sosyal düzeyleri ne olursa olsun mutlu kişiler. Saçma gelebilir ama bu böyle. Eşleriyle, arkadaşlarıyla, komşularıyla, topluluklarıyla veya köpekleriyle ilgilenenler, düzenli bağ kurabilenler daha sağlıklı yaşamışlar. Bu düşündürücü. Hepimizin arkadaşları, aşkları var, önceliği bunlara vermek gerek. Yoksa bir hiç için yaşamış oluruz ve daha çabuk ölürüz!

3K: Mutluluğu seçmek, siz bunu mu yaptınız?

C.B.: Çok fazla seçim hakkımız olduğunu sanmıyorum, bu biraz da talih. Kesin bir şey varsa, ben kendine acımasız davranan biri değilim. En ufak şans kırıntısını dahi değerlendiririm.

3K: Dışa dönük birisi misiniz?

C.B.: Sessiz sakinim aslında. Sakin hayatı, sessizliği, siestayı, tembelliği, okumayı seviyorum.

3K: Aile hayatı size göre mi?

C.B.: Aile hayatını her zaman sevdim. Evde kalmayı seviyorum, stüdyomda, çocuklar yakınımda, mutfakta, kocam çalışma odasında. Gün sonlarını seviyorum. Ödev saatlerinde çıldırıyorum, çünkü çocuklarıma bu konuda arzu ettiğim kadar yardım edemiyorum. Basit bir çarpmayı bile yapamıyorum, hiç yapamadım. Büyük oğlumla bazen gizlice telefonumla oynuyoruz. Eşimin üç oğluna gelince, onlar harikalar. Bu anlamda çok şanslıyım, onları fethetmem gerekmedi; beni açık kalple aralarına aldılar. Babaları için mutlu olmayı bildiler ve ben de onları hemen sevdim.

3K: Bu büyük ailede tutkuyu nasıl muhafaza ediyorsunuz?

C.B.: Tutkuyla ne yapılacağını nasıl bilebiliriz? Ya da ondan nasıl bahsedeceğimizi? Tutku mahremdir. Bence bu kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar diğerlerine göre daha tutkuludur ve bu da yaşam enerjisiyle ilgilidir. Bence tutku muhafaza edilebilen, kışkırtılan ya da yaratılabilen bir şey değildir, tutku vahşidir, gizemlidir. Ve sadece seksle ilişkili değildir. Bin çeşit renkten oluşur, dallanır ve bin çeşit şeye nüfuz eder.

3K: Aşkı ne öldürür?

C.B.: Bilmem, kendi kendine ölmezse, ona yeterince inanılma-dığından, gereken değer verilmediğinden ölür herhalde. Yalnız şunu fark ettim, aşk bitiyorsa bitmesini istediğinizdendir. Sonuçta şoförü olmayan bir otobüste değiliz.

3K: Sadakat önemli mi?

C.B.: Kocamın beni aldattığını öğrenseydim, bunu kötü karşılardım, gerçekten çok kötü, burası kesin. Örneğin uykusunda boğazını ya da kulaklarını kesecek kadar uç davranışlar sergilerdim… Ciddi olmak gerekirse bence aldatmaktan mümkün olduğunca kaçınmak gerekiyor, çünkü çok tehlikeli ve ilişkiyi ayrılığa giden yola sokar. Ayrıca bence, sadakat evliliğin olmazsa olmazıdır. Evlenirken sadık kalacağımıza dair bir söz veriyoruz çünkü. Bu yüzden 22 yaşında değil de 40 yaşında evlendiğim için çok mutluyum böylece evlilik sorumluluğunu üslenebildim. Aldatmak beraberinde yalanı getirir ve bunu çok yorucu buluyorum. Hayatta bazen başkalarını üzmemek adına biraz yalan söyleyebilirim ama aktif şekilde sürekli yalan söylemek çok zaman kaybettirir ve bu çok tedirgin edici. Bugün evlenmek veya evlenmemek ya da çocuk yapmak veya yapmamak gibi seçim şansınız varken aldatmak, yalan söylemek niye?

3K: Kesinlikle, geç evlendiniz, kızınızı geç doğurdunuz, bu sizin seçiminiz miydi?

C.B.: Ben her şeyi geç yaparım, çünkü çok yavaş ve çok çalışkanım. Sonuçta çok şeyi seçebildiğimizi düşünmüyorum. Belki de her şey kısmet.

“BİR KEDİNİN BİLE HOŞUMA GİTMEK İSTEMEK BENCE ÇOK SEVİMLİ”

3K: Nasıl bir aşıksınız?

C.B.: Uzun süre iyi bir aşık sayılmazdım, çok egoisttim. Çocukken yıldızlara aşıktım; “Ile aux enfants”ın François’sına, öldüğünde çok acı çektiğim Claude François’ya, John Travolta’ya. 10’lu yaşlarda kız arkadaşlarımla ilgiliydim, 16-17 yaşına kadar yani uzun süre küçük kız çocuğu olarak kaldım. Ve sonra birdenbire büyüdüğümde daha narsist oldum. Bir gönül çelen, bir gevezeydim, hep hoşa gitmeye, etkilemeye çalıştım. Erkekler kadar kadınlar tarafından da beğenilmeyi sevdim. Amacım rekabet değildi, sırf odak noktasında kalmanın zevkini istedim. Bu bana uzun süre yetti. Aşıklarım da oldu ama onlara da fazla şey verdiğimi söyleyemem. Hep yalnızlığımı, işimi sevdim. 3K: Sizi annelik mi değiştirdi?

C.B.: Sanırım evet. Büyük oğlumun babasıyla tanıştığım zaman yapıcı bir yöne doğru gittim. Kardeşliğe, aileye yakın bir yön. Annelik bana kendinden başka birini çılgın gibi sevmenin manasını gösterdi. Önceliğin benden önce çocuğumda olmasına hemen alıştım ve aşkı keşfettim. Ve kocamla hiç düşünmediğim bir şey yaşadım: aşk romanlarında yazdığı gibi ilk bakışta aşık oldum. Ve sonra klasik bir çift haline geldik ki ben kendimi hiç böyle düşünmemiştim. Şaşkındım, çünkü ben çift olmaya uygun değildim. Fikrimi değiştirdim. Bu çok büyük bir mutluluk. 3K: Kendinizi hala baştan çıkarıcı buluyor musunuz?

C.B.: Yani, artık 20’lerimdeki gibi değilim. Ama çekicilik ve cazibe bana her zaman ahlaksızlıktan uzak, barışçıl ve neşeli, güçlü olma biçimleri gibi gelmiştir. Bir yakınınızın, bir yabancının, sokaktan geçen birinin, bir kedinin hoşuna gitmek istemek bence çok sevimli.

3K: Büyük tutkular yaşamadınız mı?

C.B.: Kendimi yıpratmaktan hoşlanmam.

Kocamla yaşadığım her anlamda dengeli aşktan çok mutluyum; tutkulu ve yıkıcı bir ilişkiye tahammül edemezdim. Aşk bana iyi gelmeli. Kocam gelgitler yaşayan, oynayan bir erkek değil. Valizleriyle gelir, gardım indirir, şartsızdır, nettir. Bu bana iyi geliyor.

Bağlanmak istediğinden emin olmayan insanlardan nefret ediyorum, zamanım yok bunun için, uzaklaşıyorum. Çok savaşçı bir karakterim yok, yakınlarıma bütünüyle bağlanıyorum.

3K: Hiç aşk acısı yaşamadınız mı?

C.B.: Büyük bir aşk acısı yaşadığımı hatırlamıyorum. Beni parçalayan, yıkan tarzda insanlarla ilgili bir anım yok. Sanırım baştan ben, yeterince bağlanmıyordum ve belki de bu yüzden şanslıyım. Tam anlamıyla sadece kocama bağlandım ve sanırım şimdi beni terk etse bu acıyı tadarım.

3K: Kıskanç mısınız?

C.B.: Hiçbir zaman sevgilimin ceplerini karıştıracak tarzda kıskanç biri olmadım. Ama sevgilimin gözlerimin önünde başka birine aşık olduğunu görürsem gerçekten kötü tepki verebilirim.

3K: Birden fazla hayatınız olduğu duygusunu taşıyor musunuz?

C.B.: Profesyonel olarak evet, iki farklı hayatım var. Manken ve aynı zamanda yazar, besteci ve yorumcuyum. Fakat bu iki meslek de aynı dünyaya ait: modanın, müziğin, gösterinin dünyasına. Cerrahi operasyonların yapıldığı bir dünya değil burası; hafif, neşeli ve güler yüzlü. Ama insanoğlunun var olduğu her alan gibi yırtıcı da aynı zamanda.

“YAŞLILIĞIN AVANTAJLARI KONUSUNDA ŞÜPHECİYİM”

3K: Politik çevre sizce daha vahşi değil mi?

C.B.: Daha zor, daha vahşi ama aynı zamanda ilginç, çünkü tutkulu ve çalışkan insanların da bulunduğu bir çevre. Onlara neden bu kadar çok saldırılıyor, bilmiyorum. Yakında hiç kimse

3K: Geçen zaman size ne öğretti?

C.B.: Biraz deneyim kazandım, bu doğru ama yaşlılığın avantajları konusunda şüpheciyim. Sanırım daha az zaman kaybediyorsunuz ve önünüzde daha az zaman kaldığı için dengeyi iyi sağlıyorsunuz. Size uymayan şeylerden kaçınmayı öğreniyorsunuz. Rahatlığı seviyorum, asla süslü değilim, hem de hiç. Çok şık değilim, hiç en iyi giyinen kadınlar kategorisinde yer almadım. Hiç alışveriş yapmam. Ama modaya ve fotoğraf çektirmeye bayılırım. Kendimi ben değilmişim gibi görmek hoşuma gidiyor. Kendimi iyi giyinmiş, makyajlı, parlak ve başarılı görmek çok zevkli. Ve dört yıldır Bvlgari’yi temsil etmekten çok mutluyum. Yaklaşık 30 yıldan beri moda dünyası benim için aile gibi!

Gömlek ve pantolon, her ikisi de POLO RALPH LAUREN. “Bulgari Bulgari” kolye ve “Bulgari , her ikisi de BULGARİ. Kemer, CHANEL. Sandalet, LES TROPEZİENNESPAR M.BELARBI.

Dokulu krep elbise, CHLOE. “Diva’sDream” pembe altın pırlantalı bilezik, BVLGARI. Yüzük, kendisine ait.

“ÇIPLAKLIKTA KÖTÜLÜK GÖRMÜYORUM”

3K: Çıplak poz verirken utandınız mı?

C.B.: Objektif karşısında utandığımı söyleyemem, zaten fotoğraf çektirmenin kendisi biraz edepsizce bir şey. İmajım mesleğim demek olduğu için yüzümü ve vücudumu imajım için kullanmaya başladığım andan itibaren vücudumu biraz çıplak göstermekten çekinmedim. Çıplaklıkta kötülük görmüyorum; kötülüğü ahlaksızlıkta, fenalıkta, nefrette, küçümsemede, tacizde, adaletsizlikte, korkaklıkta görüyorum. Şunu söylemeliyim ki bu fotoğraflar 30’umdan önce çekildiği için memnunum. Gençliğimi yeniden görmek ve birinin bu anı yakalamış olması hoşuma gidiyor.

3K: Kendinizi İtalyan mı Fransız mı hissediyorsunuz?

C.B.: Kendimi bir Piyemonteli, Güney Avrupa’nın kuzeylisi gibi hissediyorum. Piyemonte üzerine bir şarkı yazdım: “Bir güney ülkesinin kuzeyinden geliyorum, iki gülücük arası ciddi bir köşeden, esmerler ülkesinde bir sarışınım, balkonumda çok az insan var!” Turin’i ve Chambery’yi de içine alan Savoie Krallığı. İtalya’nın en Fransız köşesinden geliyorum. Akdeniz’e bayılıyorum. Ben dağların eteklerinde doğdum. Alpler’i her şeyden çok, ayrıca yazı, kışı, yürümeyi, kayak yapmayı çok severim. 3K: Sizin için aşkın dili hangisi; Fransızca mı, İngilizce mi?

C.B.: Aşk şarkıysa dili İtalyancadır diyebilirim, çünkü bence daha müzikal. Kocamla İtalyanca konuşmuyorum. Yazın annem ve kız kardeşimle hararetli sohbetlere girince doğal olarak İtalyanca konuşuyoruz. Çocuklarımla biraz İtalyanca konuşurum ve onlar bana Fransızca cevap verir. Ama sanırım onları İtalya’da sokak ortasında bıraksam kendi başlarının çaresine bakabilirler. Fransızca yazıyorum ve bu çok acayip. İtalya’ya büyük aşk hissediyorum, köklerim orada ama Fransa’ya da çok ateşli bir yakınlığım var. Yani tam manasıyla yarı yarıya. 3K: Yeni albüm hazırladığınızı duyduk…

C.B.: Kaydedildi ama miksajı henüz yapılmadı. Ne zaman çıkacak, bilmiyorum. Bildiğim tek şey şarkı söylerken kendimi inanılmaz mutlu hissettiğim.

Carla Bruni Resimleri




Carla Bruni_7.jpg

Carla Bruni_8.jpg

Carla Bruni_1.jpg

Carla Bruni_16.jpg

Carla Bruni_3.jpg

Carla Bruni_12.jpg

Carla Bruni_2.jpg

Carla Bruni_0.jpg

Yorum Yaz