YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN TOUR DE FRANCE
Sarı mayo: Her etap sonunda genel klasman liderine, yani en düşük toplam zamana sahip olan sporcuya verilir. Son etap olan Paris’te sarı mayoyu giyen TDF’i kazanır.
Yeşil mayo: En çok puan toplayan, bu mayonun sahibi olur. Yeni lider her etap sonunda yeniden hesaplanır. Genellikle “sprinter” özellikli, hızlı bisikletçiler bu mayoyu taşır.
Kırmızı benekli mayo: Yani “dağların kralı”. Adı üstünde, her etap sonunda, tırmanış puanları en fazla olana gider.
Beyamayo: En başarılı genç bisikletçinin mayosu. Yarışta en iyi pozisyona sahip 26 yaş altındaki sporculara verilir.
Yeme içme noktaları: Sürücüler yeme içme ihtiyaçlarını yarışırken giderir. Bu ihtiyacı takımlar karşılar. Yarış rotasında belirlenen bazı bölgelerde takım temsilcileri yanlarından geçen bisikletçilere su, çikolata, meyve vs. verir. Bisikletçiler takım araçlarından da bu yiyecek içecekleri temin edebilir.
Domestik: Bisiklet sporunun gerçek emektarları. Takım liderlerinin önüne düşerek onu rüzgardan korurlar. Lidere taktiksel destek verirler. Onu hızlandırırlar, iterler, çekerler, beslerler, beklerler… Hatta gerektiğinde bisikletlerini bile lidere verirler. Onlar olmasaydı adı bu sporun tarihine kazınmış şanlı sporcular da olmazdı.
En renkli karavan: Gerek şehrin caddelerini bin bir emek hınca hınç dolduranlar, gerek dağ tepe demeden bisikletçilerin geçişini izlemek için pozisyon alanlar, bulundukları yerde sadece önlerinden hızla geçen birkaç mayo görmez. Bisikletçiler gelmeden önce “Karavan” gelir çünkü. 1930’da tura eklenen Karavan, yani sponsor firmaların araç konvoyu, yarışın en renkli unsurlarındandır. 30 Ağustos geçit törenlerinde bazen meslek odaları da geçer ya, o hesap (hayal gücü daha geniş olan Rio Karnavalı’nı düşünsün)… Bazısı fantastik tasarlanıp döşenmiş, bazısı gayet dü200’e yakın araç, seyirciler arasından geçerek şekerleme, çikolatalar, şapkalar ve daha envai çeşit hediye dağıtır. Bu konvoy büyük ilgi görür (Bir araştırma seyircilerin yüzde 47’sinin öncelikle bu geçişi görmek için geldiğini ortaya çıkarmış).
Son büyük fark: 14 dakika 34 saniye. Fransızların son şampiyonu Bernard Hinault’nun 1981’de ikinciyle arasına koyduğu bu fark, yarışın endüstrileştiği son dönemin en önemli farkı. Muhtemelen bu kadarına bir daha rastlanmayacak.
ÇOCUK BİSİKLETİYLE FİNİŞE
Alman Jens Voigt,’da 16’ncı etaptaki bir inişte düştü ve toparlanana kadar epey zaman kaybetti. Takım arabaları çoktan geçmişti, yarışçının bisikletiyse güvenilecek gibi görünmüyordu. Yine de pratik bir Alman’da çareler tükenmez. Voigt, TDF’in arkasından ilerleyen Junior yarışındaki bir çocuğun bisikletini ödünç aldı ve yaklaşık 20 km onu kullandı. Sonunda takımın kendisi için bıraktığı bir bisiklete ulaştı ve bu defa da çılgın gibi onu sürmeye başladı. Finişe, zaman sınırının ancak birkaç saniye üzerinde girmeyi başarmıştı.
2003. 15’inci etap. Sarı mayodaki Lance Armstrong’un bisikleti, Luz-Ardiden’i çıkarken, genç bir seyircinin hatıra çantasına takıldı ve bisikletçi yere çakıldı. Armstrong orada süre kaybetse de toparlandı, ardından ayağı pedaldan kaydı ve “erkekliğini kaybetme pahasına” kadroya oturdu. Yine toparladı ve yarışı kazandı. Ama bunun için herkesten çok, centilmenlik yaparak yavaşlayan Jan Ullrich’e teşekkür etmesi gerekir (Tabii doping yüzünden, her şey Armstrong’un elinden alındığı için şimdi tüm bu kazançların anlamı yok).
ADALETİN BU MU DÜNYA?
1985’te genç Amerikalı yarışçı Greg LeMond, ona hem etabı hem de turu getirebilecek bir pozisyondaydı. Bir Fransıtakımında (La Vie Claire) yarışıyordu ve yetkililer ona geri dönerek takım liderine, Fransızların büyük şampiyonu Bernard Hinault’ya yardım etmesi gerektiğini emretti. “Gelecek sene de sen kazanırsın” diye avutmayı da ihmal etmediler. LeMond kendisine söyleneni yaptı, döndü ve liderine yardım etti. 1986’da iki yarışçı yine başroldeydi. Ama Hinault “Bu sene LeMond’un sırası, ondan yardımımı esirgemeyeyim” demeyip zirvelerde atak üzerine atak yapıyordu. Karşılıklı restleşmeyle geçen 17’nci etabı LeMond nihai ve son derece acımasıatağıyla Hinault’nun 3.5 dakika önünde tamamladı. Ama hafızalara kazınacak görüntü, ertesi gün Alpe d’Huez’de her şeyi belirleyecek kapışmanın final metrelerinden geldi. Hinault ne kadar denediyse olmadı, LeMond’un gidonunu bükemedi. LeMond ve Hinault finişe aynı anda, yan yana, omuomuza girdiler. Yarışın sonundaysa sarı mayo Fransa’da, bir Fransıtakımında, bir şampiyon Fransız’a karşı yarışan Amerikalı’nın oldu. Bir de küçük not: O gün bugün TDF’i kazanan bir başka Fransıyarışçı çıkmadı.
Mevzu Greg LeMond olduğunda olaylar bitmez, sadece gelişir. Fransa Bisiklet Turu’nu kazanan ilk Amerikalı (Lance Armstrong’un unvanlarının alınmasıyla da tek Amerikalı), 1987’de bir av sırasında bir akrabası tarafından kazayla vuruldu. 25 yaşındaki LeMond için “kariyeri bitti, toparlayamaz” diyenler vardı ama o inatçı çıktı, toparladı. Üstelik 1989’daki TDF’de de bir başka efsane Fransız’ın, yarışı daha önce iki defa kazanmış Laurent Fignon’un başına bela oldu. Kapışma şöyle yaşandı: LeMond’un nefesi zirvelerde kesiliyordu ama “zamana karşılarda çok iyiydi. Yine de yetmedi. Son etap olan Versailles-Paris öncesindeki “zamana karşı”ya Fignon, 50 saniye önce girdi. Bu, kapanması imkansıgörünen bir farktı. Fransıgazeteleri, Paris öncesi Fignon’lu özel baskılarını hazırlamaya girişmişti bile. Ama LeMond yine yapılmadenen şeyi yaptı, “zamana karşı”yı Fignon’un 58 saniye önünde bitirdi (ki Fignon da o etapta hiç kötü değildi; üçüncü olmuştu). Sonuç: Fignon için bir formaliteye dönecek Versailles-Paris etabı, LeMond için formalite oldu. Fransızların hevesi yine kursağında kaldı. O heves halen de orada, kursaklarında duruyor.
BARIŞTA ŞAMPİYON, SAVAŞTA KAHRAMAN
İkinci Dünya Savaşı bitti ama savaşan tarafların birbirlerine duyduğu nefret öyle çabuk bitmedi. En azından Fransa Turu’nda. 1950’de Col d’Aspin’de Fransıizleyiciler yarışın favorilerinden, turu daha önce iki defa kazanmış (1938 ve 1948) İtalyan Gino Bartali’yi yumruklayarak bisikletinden düşürdüler. Bartali toparlanıp yarışa devam ettiyse de daha sonra “bir izleyicinin kendisini bıçakla tehdit ettiğini” söyleyerek yarıştan çekildi. Şampiyonun bastırmasıyla, o anda sarı mayoyu taşıyan, bir diğer İtalyan Fiorenzo Magni dahil olmak üzere Bartali’nin tüm vatandaşları da aynı yolu izlemek zorunda kaldı (Magni daha sonra bu karar için çok kızacak ve Bartali’yi “kendisinden başka bir İtalyan’ın kazanmasına tahammül edememekle” suçlayacaktı). Olay kısa sürede Fransa’yla İtalya arasında siyasi bir krize dönüşünce, Fransa Dışişleri Bakanı, İtalyan meslektaşından özür diledi. Bartali’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere yardım ederek hayatlarını kurtardığı, ancak 2000’deki ölümünden sonra ortaya çıktı. Şampiyon bisikletçi savaş zamanında aranan Yahudileri evinin mahzeninde saklamış, İtalyan Direniş hareketine kuryelik yapmıştı. Üzerinde ismi yazan mayosuyla Umbria, Toskana, Floransa hatta Roma arasında gidip gelirken hem haber hem de Yahudileri kurtarmak için hazırlanan sahte dokümanları taşımıştı. Mussolini’nin kuvvetleriyle Naziler, huzursuzluk çıkmaması için onu tutuklamaktan kaçınmıştı. Yine de çok defa bu uğurda ölümden döndü. Bartali bu konular hakkında ölene dek konuşmadı. Yakınlarına da konuşmayı yasakladı. Oğlu Andrea, onun ölümünden sonra, babasıyla yaptığı bir sohbeti şöyle aktaracaktı: “Babama bu yaşadıklarını neden kimseye anlatmadığını sorduğumda bana ‘İyilik yaptığında bundan bahsetmemen gerekir’ demişti, ‘Anlatırsan kendi çıkarın için başkalarının talihsizliklerini sömürmüş olursun’.”
TREN KADAR DAKİK
Belçikalı Romain Maes’in 1935 turunu kazanmasının en büyük sebebi, ilk etapta sağladığı avantajdı. Maes, bir demiryolu geçidine herkesten önce girdi. Diğer tüm yarışçılar trenin geçmesini beklerken, Maes kilometrelerce pedal basmıştı bile. 1935 yarışını kazandı, emekli olduktan sonra da Sarı Mayoda (In de Gele Trui) isimli bir bar açtı.
DONDURMA DÜŞKÜNÜ KARTAL
Ona “Toledo Kartalı” da diyorlardı. Tour de France’ı (TDF) kazanan ilk İspanyol oydu (1959). Üç büyük yarışta da Dağların Kralı unvanını alan ilk yarışçıydı (Kolombiyalı Luis Herrera bunu başaran ikinci kişi oldu). Çok efsanevi yarışı var ama Federico Bahamontes’i akıllara esas kazıyan, 1954’teki TDF’de, Col de Romeyere’de atak yapıp arkasındakilere fark attıktan sonra, dağın tepesinde oturup dondurma yemesiydi. O günden sonra sadece iyi bir sporcu olarak bilinmekle kalmadı; “deli” olduğunda da karar kılındı.
EN DRAMATİK YARIŞ
Boşuna bisiklet konuşmuyoruz, daha epik anların yaşandığı bir spor dalı bulamazsınız. Fransıbisikletçi Rene Vietto’nun 1934’te yaşadıklarına bakın. 20 yaşındaki Vietto, 1931’in şampiyonu Antonin Magne’nin lider olduğu takımda domestikti. Yani işi ona yardım etmekti. Görevini fazlasıyla yaptı ama Alpler’e gelindiğinde, henütanınmayan yarışçının çok iyi bir tırmanışçı olduğu da ortaya çıkmıştı. Sonuncusu bir zamanlar kapıcılık yaptığı kasaba yakınlarında olmak üzere dört etap kazanarak, genel klasmanda üçüncülüğe yükseldi. Magne’yi iyiden iyiye tehdit ediyordu ve takımın lideri hiç hoşnut değildi. Pireneler’e gelindiğinde herkes nefesini tutmuştu, zaten ne olduysa orada oldu. Col de l’Hospitalet inişinde Magne düştü ve tekerleği parçalandı. Yakınlarda bir takım aracı görünmüyordu. Rene Vietto kendi tekerini çıkarıp verdi. Sonra oturup bekledi, umudunu koruyordu. Ertesi gün, Col de Porte inişinde Magne bu kelastik patlattı. Vietto öndeydi ama liderinin bağırdığını duydu. Çoktan indiği tepeyi yeniden tırmandı ve yine bir tekerini Magne’ye verdi. Sonra yolun kenarındaki taş korkuluğa oturup ağladı. Beşinciliğe düşmüştü. Rene Vietto, Fransa Bisiklet Turu’nu hiç kazanamadı.
YOL BİTER, yarIş BİTMEZ
2003 yarışının dokuzuncu etabı. Lance Armstrong’un hemen önündeki Joseba Beloki birden düşüverince, Armstrong çok düşünmedi. Yerdeki Beloki’den ve bisikletinden sıyrıldı, yoldan ayrıldı ve tarlanın içinden geçerek gruba tekrar katıldı. Modern zamanlarda bir bisikletçinin yolu kullanmadığı bir başka örnek yok.
1956’da FransıRoger Wal-kowiak, takımı tarafından Fransa Bisiklet Turu’na, bir başkasının yerine, son dakikada çağrılma-saydı muhtemelen kimse onu tanımayacaktı. Ama çağrıldı. O da TDF’i kazandı!
ESRARENGİBİR ölüm
Ottavio Bottecchia. Turu 1924 ve 1925’te iki defa kazanan İtalyan, ilk şampiyonluğundan sonra Milano’ya kadar üçüncü mevkide gitti. Birapara biriktirmek istiyordu! Yarışçı, İtalya’da kısa sürede efsane oldu ama onu talihsibir son bekliyordu. 1927’de kardeşinin bir otomobil kazasına kurban gittiğini haber almasıyla Fransa’dan evine döndü. 11 gün sonra, yakınları onu bir yol kenarında kafatası çatlamış ve kemikleri kırılmış olarak buldular. Bisikletine bir şey olmamıştı! Soruşturma hemen kapatıldı. Halen bilinmemekle beraber bugün bu vakadan Mussolini rejimi sorumlu tutuluyor. Avrupa yıllarında bisiklet sporuna “izleyici” olarak merak saran Amerikan yazar Ernest Hemingway, Güneş de Doğar isimli romanında Bottecchia’dan da bahsediyordu. Bir not: Hemingway bir ara bisikletle o kadar ilgileniyordu ki, tüm yarışçıları ve istatistikleri ezbere biliyordu.
HEPİNİKATİLSİNİZ!
1910’da Pirene etapları ilk defa yarışa eklendi. Böylece bisikletçiler benim diyen şampiyonların kabusu olan Col du Tourmalet’nin de ilk defa tadına baktı. Orada ilk defa yarışanlar o kadar yılmıştı ki, Fransıbisikletçi Octave Lapize, tur direktörlerine “Hepinikatilsiniz” diye bağırdı.
Tüm zamanların en iyi bisikletçisi kabul edilen ve 1975’e dek TDF’i beş defa kazanan Eddy Merckx, o sene altıncı zafere de muhtemelen uzanacaktı. Bir seyirci, 14’üncü etabın sonuna doğru, kalabalıktan fırlayıp onu yumruklamasaydı! Böbreği hasar gören şampiyon, tur sırasında asla tam olarak iyileşemedi. Meseleyi mahkemeye taşıdığında, sökonusu seyirci, arkasındakiler tarafından itildiğini, dengesini sağlayamadığından elini öne doğru salladığını söyledi. Mahkeme onu 1 franklık cezaya mahkum etti.
Alberto Contador
Sakatlığına rağmen bu sene İtalya Bisiklet Turu’nun (Giro) en görkemli ismiydi ve hak ederek kazandı. Şimdi, en son 1998’de Marco Pantani’nin gerçekleştirdiği Giro-Tour dublesi peşinde.
Vincenzo Nibali
Son şampiyonlar her zaman bir sonraki Fransa Turu için doğal favoridir. O da Contador gibi “eski tip” bir yarışçı. Geçen sene henüikinci etapta yaptığı müthiş cesur atakla büyük beğeni toplamıştı. Bu sene çok yarış yapmadığı için yorgun olmayacaktır. En büyük iki favoriden biri.
Chris Froome
ve’te müthiş güçlü bir Chris Froome görmüştük. O Froome’u bu yıl Criterium du Dauphine’de yeniden görmek mümkündü. Geçen yıla göre Fransa Turu’na çok daha iyi hazırlandığını düşünüyorum.
KIRMIZI BENEKLİ Joaquim Rodriguez
Kırmızı benekli mayo için direkt bir tahmin çok zor. Genelde yarışın gidişatına göre hayal kırıklığı yaşayan genel klasmancılar veya kaçış grubunun güçlü tırmanışçıları, bu mayo için en büyük adaylar. Ben yine de Joaquim Rodrigueismini söylemiş olayım.
Jean-Christophe Peraud
Peraud geçen yılı tur podyumunda tamamlamıştı. 38 yaşındaki tecrübeli bisikletçi, aslında kökenden bir dağ bisikletçisi. Yol bisikleti için geç sayılabilecek bir yaşta, 33 yaşında yol bisikletine geçtiğini düşünecek olursak beş yıl sonra gelen tur podyumu hem Peraud hem de Fransızlar için müthiş bir Rocky Balboa anıydı belki de.
Bu yıl bir noktada podyum şansını kaybederse, puantiye mayonun büyük adaylarından olacağını düşünüyorum.
YEŞİL
Mark Cavendish
Geçen yıl kendi topraklarından başlayan Fransa Turu ilk etabında düşüp yarışı bırakmak zorunda kalan Cavendish, bu seneki tek yeşil mayo adayım. Bu yıl Dubai Tur, Türkiye Bisiklet Turu ve Kaliforniya Bisiklet Turu’nda görkemli etap galibiyetleri alan Cav, bu galibiyetlerin yanı sıra tek günlük Belçika yarı klasiği Kuurne-Brussel-Kuurne’yi de kariyerinde ikinci defa kazandı. Marcel Kittel’in kayıplarda olduğu, Peter Sagan’ın da kendisini taşımayı ikinci, belki de üçüncü plana atacağı genel klasmancı bir takım ve baskı altında gideceği turda, sorun yaşamadığı takdirde Cavendish’in yeşil mayoyu rahat kazanacağını düşünüyorum.
BEYAZ
Nairo Quintana
Quintana aslında sarı mayonun da en büyük adaylarından biri. Ancak bu sene, hem sarı hem de beyamayo için iddialı olabileceği son sene (25 yaşını henübitirmedi). Dolayısıyla sarı mayoyu üç hafta sonunda bir şekilde kazanırsa beyamayoyu da otomatik olarak kazanacak.
Bu seneyi çok iyi geçirmedi ama bütün programını bu yarışa göre yaptı.’te şampiyon olurken çok üstündü ama sanki rakipleri bu sürede ona yaklaştılar. Geçen sene yarışın ilk haftasında bir sürü sıkıntı yaşamıştı, aynı tip etaplar bu sene de var. İlk haftayı sağ salim ve zaman kaybetmeden atlatırsa yarışın bir numaralı favorisi Froome bence.
Vincenzo Nibali
Son şampiyon. Bu sene o da formunu yavaş yavaş ^uluyor. Geçen sene Froome ve Contador’un yokluğunda yarışı kazandığı için biraküçümseniyor olabilir ama onlar bırakana kadar zaten ciddi bir zaman farkı açmayı başar-n ıştı. Üstelik Astana takımı müthiş kuvvetli ve Nibali’yi sonuna kadar koruyacaklardır. Bu İtalyan’ı Froome’dan sonraki favori olarak görüyorum.
Nairo Quintana
Kolombiyalıyı üç numaraya koymamın nedeni, iki başlı bir takımla geliyor olması. Movistar’ın Alejandro Valverde’den bir türlü vazgeçmemesi, onun da hâlâ takım lideri rolünü bırakmaya yanaşmaması, ister istemetakımın gücünü bölecek. Eğer son haftadaki dağ etaplarından önce Quintana, Valverde’den sıyrılmışsa sarı mayo için şansı çoğalır.
Alberto Contador
Bu sene amacı hem Giro hem de Tour’u kazanmaktı. Giro’yu almayı başardı ama son günle rde çok yorulmuştu. Bunda takımı Tinkoff-Saxo’nun ona yeterince destek olamaması da etken oldu. Contador’un amacı 4 Temmuz’a kadar dinlenmek, Giro yorgunluğunu i tmak ve Utrecht’e tekrar form tutmaya başlamış olarak gelı ek olacak. Son Giro-Tour dut lesi 1998’de doping sayesinde yapılmıştı. Yani işi çok zor ama yaparsa da Contador yapar. Tarihe tanıklık etmek için Tour’u kazanmasını isterim ama çok zor olacak.
Dünyanın en iyi bisikletçileri Resimleri
