Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

İKİNCİ HAYATI

Yalnızca film-noir karakterlerinde rastlayacağınız o eski moda cazibeye, Peggy Lee ve Marlene Dietrich’i anımsatan karakteristik bir sese ve inanılması güç bir hikayeye sahip. ıgyaşındayken kalıcı hasarlar bırakan bir kaza geçiren veyürümekten dişfırçalamaya kadar en temel günlük aktiviteleri sil baştan öğrenen Melody Gardot, müzik terapisiyle hayata döndü. 22. İstanbul Caz Festivali kapsamında 6 Temmuz akşamı Sepetçiler Kasrında sahne alacakAmerikalı müzisyen, kazadan ııyıl sonra, günümüz caz sahnesinin en önemli figürlerinden.

Bildiğim kadarıyla kaza öncesi de müziğe ilginiz vardı, ancak bunun üzerine kalıcı bir kariyer inşa etmek hesapta yoktu. Müzikle profesyonel olarak uğraşmaya nasıl karar verdiniz?

Aslında böyle bir karar aldım mı, ondan bile emin değilim. Konu karar vermeye gelince, dünyanın en beceriksiz insanına dönüşmem an meselesi. Geçirdiğim kazanın ardından çok büyük acı içindeydim ve doktorum müzikle iyileşmeye bir şans verebileceğimi söyledi. Sonra bir baktım ki plak şirketleriyle kontrat imzalamak için görüşmelere gidiyorum.

Ne oldu da buna karar verdim… Bu bir sürprizdi. Müziği çok seviyorum, bence bu dünyada sahip olduğumuz en güzel şeylerden biri müzik. Söyleyeceklerinizi ifade etmenin şüphesiz en büyüleyici yolu. Aslına bakarsanız konu bir şeyler yaratıyor olmakla ilgili. İster bir ressam olun, ister bir heykeltıraş veya müzisyen; eninde sonunda insanlara dokunacak ürünler ortaya çıkarmak için üzerinizde bir sorumluluk hissetmeye başlıyorsunuz. Binlerinin böyle bir motivasyonla ürettiği eserleriyle yolunuz kesiştiğinde, aynı şekilde onların hislerini paylaşabiliyorsunuz. Müziğe beni neyin ittiğine dönersek, bu sorunun elle tutulur tek cevabı, ne yaşarsam yaşayayım yaratmanın hayattaki en büyük arzularımdan biri olduğu.

Müzikle aranızdaki bu tutkulu bağın oluşmasında, üzerinizdeki iyileştirici etkisinin rolü ne?

Müzikle aramdaki bağ, geçirdiğim terapi sürecinin ardından çok daha bilinçli ve kişisel bir hal aldı. İnsanlara baktığım zaman müziği bir ürün ortaya çıkartmak için mi yaptıklarını, yoksa tutkuyla mı bağlandıklarını fark edebildiğimi düşünüyorum. Joni Mitchell ve Miles Davis, bana bunu yoğun olarak hissettiren isimler. Müzik belirli amaçları kovaladığım için hayatıma girmedi, tam aksine ona her şeyden çok ihtiyacım olduğu ve onsuz hayatta kalamayacağım için bir parçama dönüştü.

2009’daki ilk İstanbul performansında sizi Caz Festivali kapsamında, Esma Sultan Yalısı’nda izlemiştik. O gün de kendime şu soruyu sormuştum; sahnedeki kadın, gerçek hayattaki Melody ile aynı kişi mi?

Kesinlikle aynı kişi! İstanbul’daki ilk konserim gerçekten büyüleyiciydi; o geceki dolunay ve nefes kesici manzara… Aslında sahnede olduğum her an sihirli, çünkü oradayken enerji manyetik bir hal alıyor. Belki de bu, anın farkmdalığıyla ilgili. Çok sevdiğim sözlerden biri, sanatla uğraşan kişinin iş ve haz arasındaki çizgiyi ayırt edemediğini söyler. “Çalışıyor mu, keyif mi alıyor” sorusunun yanıtı, aynı anda hem hepsi hem hiçbiridir. Buradaki asıl duygu, yaptığın şeyi sevmen ve sevdiğin şeyi yapman. Sahne üzerinde ve sahne arkasında bu gerçek değişmiyor. Tabii ki sahne üzerindeyken ekstra bir sorumluluk var; bir müzisyen olarak insanları memnun etmek, onlara kendi

hissettiğiniz duyguları aktarmak istiyorsunuz. Ancak bu sorumluluk, olduğum kişiden başka birine dönüşmeme yol açmıyor, sadece hislerimi yukarı taşıyor.

Dördüncü stüdyo albümünüz Currency of Man’den biraz bahseder misiniz?

Bu albümü hazırlarken inanılmaz bir ekiple çalıştım. Larry Klein, Maxime Le Guil, Clement Ducol başta olmak üzere oldukça vizyoner ve yaratıcı insanlarla bir araya gelmek harikaydı. Albümün iki farklı versiyonla yayınlandığını da eklemeliyim. Yapım sürecinde ilk etapta parçaların anlattığı hikaye ve aralarındaki bağa odaklanmışken, vakit geçtikçe sound önem kazandı. Nihai sonuca bakınca albümün ruhumu yansıttığına inanıyorum; dünyamda neler olduğundan, bunun bende nasıl yankılandığından bahsediyor. Herkesin güzel bir hikayesi var ve ben de bir şarkı yazarı olarak hem kendimdeki, hem etrafımdaki bu hikayeleri sıkıca tutup anlatmaya çalışıyorum. Bence bu hikayeler, bir noktada herkes için anlamlı hale geliyor: Hepimiz sevilmek istiyoruz, sinirleniyoruz, tartışmalara dahil oluyoruz. Parçalar bu sıradan, sade ve insani konuların etrafında şekilleniyor. O BUĞU MELİS ÇAĞLAYAN

MÜZİĞİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ

2003’ün Kasım ayında kırmızı ışıkta durmayan bir otomobilin çarptığı Gardot, iki ayrı noktadan kırılan kalça kemiğinin yanı sıra, ciddi beyin ve omurga hasarlarıyla mücadele etti. Bir yıl boyunca hastanedeki yatağından kalkamayan Gardot’nun doktoru, müziğin hayata dönüş sürecini kolaylaştırabileceğini düşündü; ancak Gardot, eskiden dinlediği yüksek volümlü müziklere karşı tahammülünü kaybetmişti, böylelikle daha sakin bir tür olan cazla tanıştı. Kaza öncesinde piyano çalan Gardot, kazanın ardından kalçası üzerine oturamadığı için gitar öğrenmeye ve hafızasını kuvvetlendirmek için şarkı yazmaya başladı. Müzik terapisti Danny Lundmark’a göre bu süreç, Gardot’nun iyileşmesi için gerekli terapi sürecini hazırladı: “Piyano çalarken ve şarkı söylerken, Melody beynindeki birçok farklı bölgeyi çalışmaya zorladı. Böylelikle beynin farklı noktalarında kazada alınan hasarla beraber zayıflayan bağ, zaman içerisinde kuvvetlendi.”

Haftaın ünlüsü: Melody Gardot Resimleri




Haftaın ünlüsü: Melody Gardot Resimleri




Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

Song Of The Day: Melody Gardot, Preacherman 3KModa

Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

Melody Gardot | Denver Public Library 3KModa

Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

Softly softly no more, Melody Gardot turns up the volume and the … 3KModa

Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

Melody Gardot at Bristol International Jazz And Blues Festival … 3KModa

Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

An Evening with Melody Gardot | Ace Hotel Downtown Los Angeles … 3KModa

Haftaın ünlüsü: Melody Gardot

Yorum Yaz