BAŞARILI EVLİLİĞİN SIRRI

MUTLU VE HUZURLU

Evli olarak geçirdiğim on yılın sonunda diyebilirim ki, ben gelmiş geçmiş en sorunsuz kadının eşiyim ya da öyle olmasını istiyorum. İnsanlar çapkınlık zamanlarını özlemle anarken veya bile-isteye dürtülerine hakim olmazken, dertlerinin ne olduğunu gerçekten merak ediyorum. Ben karımdan başka biriyle birlikte olmak istemem. Sadece ilk buluşmaya gitme fikri bile beni ağlatmaya yeter. Dramatik bir yaşam sürmek istemiyorum. 40 yaşındayım ve yorgunum. Tek özlediğim şey daha fazla uyku.

BAŞARILI EVLİLİĞİN SIRRI

Karım ve ben çocuk sahibi olduk. Şu hayatta öğrendiğimiz bir şey varsa o da, ikimizin de birbirimizin enerjisini korumaya çalışmamız. Çocuklardan sonra aklımıza mukayyet olmaya çalışıyoruz. Biz kırık bir kalbin iki parçası, talihsiz, tutku dolu ama umutsuz aşıklar değiliz. Her ikimiz de eli-ayağı tutan, bağımsız yetişkinleriz ve hayatımız birlikte olduğumuz sürece daha güzel. Sanırım karımdan bahsederken birlikte geçen yaşamımızda tek istediğimizin destek, sadakat ve huzur olduğunu söylemeliyim. Biz çift olarak bunu başardık.

Bir araya gelmeden önce uzun yıllar arkadaştık ve bu arkadaşlığımızın evlilikteki başarımızı açıklayabildiğine inanıyorum. Birlikte vakit geçirmek bize o zamanlar da keyif veriyordu. Birbirimizi güldürüyorduk. Nihayet birbirimizi görmezden gelmekten vazgeçtik. Karım, muhtemel eşinin yakışıklı olmasını önemsemediğini söylüyordu. İlk zamanlarda öyle umutsuz veya çekim gücü yüksek bir aşkımız olmadı. Sanki en başından evli gibiydik. Elbette bu birbirimizi önemsemediğimiz anlamına gelmiyor. Ben göbek yapmamaya, fit kalmaya dikkat ediyorum, karım da bacaklarını tıraş ediyor. Banyoya girdiğimizde hala (yani çoğu zaman) kapıyı arkamızdan kapatıyoruz. Olduğumuz gibi davranıyoruz, rol yapmıyoruz. Onunla geçirdiğim her saniye eğlenceli, iyi bir kitabı okumak ve okurken sadece ona odaklanmak gibi… Düşündüğünüzde bu bir hayal aslında, öyle değil mi? Eşim, bu kaosun içinde, tüm belirsizliklerin panzehiri.

“Sana bir ilişkim olduğunu itiraf etliğim günü hatırlıyor musun?” Ben ve 26 yıllık karım (birlikte yaşamaya başladığımız yılları da sayarsak 30 ediyor!) yataktayız ve ben ilişkimizin nasıl olup da bu kadar uzun sürdüğüne hayret ediyor, uzun soluklu evliliğimize dair makul bir açıklama bulmaya çalışıyorum. Açık konuşayım, bu kolay değil. Cevap öyle karmaşık, kişisel ve geçmişte kaldı ki… Bu birlikteliğin uzun sürmesinin bir sebebi de onun iyi huylu olması. Eşimin karakteri beni evi terk etmekten alıkoydu. Ayrıca bana ne zaman ‘ayar vermesi” ya da beni ne zaman koşulsuz desteklemesi gerektiğini iyi biliyor. Bazıları bunu yüzeysel bulabilir ama makyaj yapıp güzel giyinmesi yok mu… Bunu sadece benim için yapmadığını biliyorum, kadınların saygı göstermesini ve erkeklerin de kendisine hayranlıkla bakmasını seviyor. Sonuç olarak bana hep güzel görünüyor. Biraz kilo alıp sürekli aynı, yırtık jean’le dolaştı mı, bunun altında duygusallığın yattığını biliyorum. Bu, onun dünyevi zevkleri bir kenara bıraktığını da gösterir ki bu hiç hoş değil. Çünkü onun iyi hissetmesi, benim beklenti listemin en üst sıralarında yer alıyor. İşte bu yüzden de bir ilişkim olduğunu itiraf ettiğim gece benim için önemliydi.

BAŞARILI EVLİLİĞİN SIRRI Resimleri




BAŞARILI EVLİLİĞİN SIRRI_4.jpg

“BULAŞIK SIRASI SENDE”

İki çocuğumuzun da okula başladığı dönemdi. Eşim hep durgundu, sonra anladık ki küçük çapta bir depresyon yaşıyormuş. Tutku dolu ilişkimiz ‘bulaşık sırası sende’ dediğimiz ev arkadaşlığına dönüşmüştü. Çocuklar olmasa buna katlanamazdık. On yılın sonunda yalnızlık hissi daha fazla baş göstermeye başladı. Ben de çareyi dışarıda aramaya başladım. Karşıma çıkan alternatifler daha çekici geliyordu. Neyse ki çapkınlık dönemim geride kaldı. Hatta öyle görünüyor ki karım bu dönemi hafızasından komple silmiş. “İlişki yaşadığımı itiraf ettiğim günü hatırlıyor musun?” soruma cevaben “Hayır, hatırlamıyorum” diye yanıt veriyor. Hayır mı? Sana, Bir I ilişkim var. Ya terapiye gider I evliliğimizi kurtarırız ya da boşanırız’ demiştim. Sonra arabada ateşli bir şekilde sevişmiştik. Unuttun mu?’

Ona dokunmamı görmezden gelerek kitabını okumaya devam ediyor. Israrcıyım, ilk anda seni bana çeken şey bu hallerindi. Sayfayı çevirirken ‘Eğer inanmak istediğin buysa” diyor. Bir süreliğine uzaklaşıp bilgisayarda notlar alıyorum. Bu yaptığım dikkatini çekiyor. “Senin bunu yazmana izin vermeyeceğim’ diyor. ‘İzin vermeyecek misin?’

“Hayır!” Bilgisayarı yere bırakıyorum. Onun kitabı da bir dakika sonra sert bir şekilde yere düşüyor, yatağa yuvarlanıyoruz.

Yorum Yaz